Evvela besmele çeker, sonra (mithar) demesi,
Bunu birde hoca duyar, baslar dayak yemesi.
Birde Azizimiz vardi, Allah’in derbederi,
Onu dedesi büyüttü, görmemisti pederi.
Pantolonunun paçasi yok, elide uçkurunda,
Böyle gelirdi mektebe, dünya yok umurunda.
Bir cebinde kaba kâgit, diger cebi tütündü,
Samimi bir arkadasti, imani da bütündü.
Ege kirigindan çakmak, dört beste dügün tasi,
Çakar, kav ates almaz, belaya girer basi.
O bununla mesgul iken pantolonu da düser mi?
Kimimiz gülmekten çatlar, kimimizde iser mi?
Zihni evvel arkadasti, feyz aldi her hususta,
Hesabi pek anlamazdi, yazi yazmakta usta.
Birde Hüseyin komsudan, söz açayim azicik,
Onun mektepteki hali, daginik, açik saçik.
Biraz dik kafali idi sevmezdi talebeler,
Okusaydi bu satiri, hatirlar daha neler.
Onun okumaktan daha, akli fikri tarlaydi,
Hocasi ile babasi, okumaya zorladi.
Bu yolda çok sey bilirim, ne çare yetmez yazim,
Hayattaki arkadaslar, mesut olsun niyazim.
Biraz daha büyümüstük, basladik çobanliga,
Yamali elbiselerle, girdik türlü kiliga.
Mayisin sicagi basar, o menhus sineklerin,
Kuyruklarini diktirir, çektigi ineklerin.
Kosamazdik ardlarindan, asinirdi ayaklar,
Hatiramizdan çikmiyor, yedigimiz dayaklar.
Biraz daha büyüyünce, düstü ev gailesi,
Biz yastaki nesillerin, çok var imis çilesi.
Her gün tarla sapan derken, gecede mercilerde,
Simdi köyden bahsedeyim, bunlarda ilerde.
Haydar’i konusmaktaydik, dalmistik çocukluga,
Bizim eve geliyorum, baktim suya, oluga.
Ben bu suyun nimetinden sayeban oldum, günler…
Her sabah bir dus yapardim, hani nerde o günler.
Hayat bize kalk! Demisti, bir sabah uyanmadan,
Yirmi yillik hatirami geçemedim anmadan…
Toz koparan ogullarin, köklü mekani vardi,
Baba ogul, ana, hala, nüfusu bes kadardi.
Halam dari beka olmus, ben Ordu’da askerdim,
Bayir tarlalarimizda, bilirim neler çektim.
Terhis oldum, köye döndü, çalismak baslamisti,
Silahi terk eden eller, sapana da alisti.
Bu is pek fazla sürmedi, olmus idim avare,
Satmak için pederime yalvarmistim ne çare.
Uzun yalvarmalarimi babam isyan sanmisti,
Yasi yetmise varinca bir gün oldu kanmisti.
Etrafima teklif ettim, yok mu bu mülkü alan?
Isteksiz müsterilerle, fakir Osman oyalan.
En son biri çikti, parasi var dediler,
Bu alacak olanlarda, iki kardes idiler.
Kim alirsa alsin dedim, satmak idi muradim,
Fikrini ögrenmek için, evine de ugradim.
Hos bes ettik, kahve içtik, tutustuk pazarliga,
Bu komsudan para çikmak, muhtaçtir nazarliga.
En sonunda anlasmistik, kavillestik, ayrildik,
Ben alacaktan, o borçtan, ne kadar zor siyrildik.
Takrir verdik, helâlastik, kaldi biraz paramiz,
Ben istedim, o vermedi, açilmisti aramiz.
Helal ettim, sütüm gibi, bir daha istemedim,
Alacagim kaldi diye, bir kelime demedim.
Alanlara duam vardir, güle güle otursun,
Bir ev yapmis, yarim kalmis, ister bir daha kursun.
Bir gün köye çikiyordum, bagda gördüm Davut’u,
Selam verdim, selam aldi, atti kazmayi durdu.
Ne yaparsin diye sordum, dedi bir sey ararim,
Toskor’ un kazigi varmis, onu bulmak kararim.
Sanki aldik buralari, basimiz girdi derde,
Sen çekildin, bu diyardan, bizde o akil nerde?
Paralari cebe koyduk, yerlestik Ankara’ ya,
Devam edince kuraklik vurduk bastan karaya.
Kazma onu çok yormustu, usanmisti canindan,
Baktim Davut dert yaniyor, uzaklastim yanindan.
Simdi geldik karsimizda ev yapan komsumuza,
Kendi yagiyla kavrulur, yük olmaz bir omuza.
Gençligi çok uzun sürdü, nedense geç kalmisti,
Dünya nimetini tatmis, felekten kam almisti.
Evlendikten sonra idi, bir çocugu olunca,
On senede, alti, yedi etrafina dolunca.
Güçlük çekti yalnizdi, çocuklari küçüktü,
Çocuklar büyüdü amma, komsumuz birden çöktü.
Bir gün gördüm, saç seyrelmis, hem dökülmüs disleri,
Çogunun belini büktü, gül dibinin isleri.
Simdi saadete ermis, kavusmustur refaha,
Tekrar dünyaya gelirse, çok çalismaz bir daha.
Sevdigimden fazla durdum, bu muhterem kardesin,
Inan bana köyde yoktur, ne emsalin ne esin.
Fazla dilime dolasam, sözüm çikar muzira,
Gel beraberce gidelim, hak asigi Hizir’a.
Bu komsumda dört kardestir, en zavalli kendisi,
Kendisi evlenmeyince, evermedi Idris’i.
Emsalleri evlendirdi, torunlari hani ya…
Bunda kiyamet kopmustu, yikilmisti dünya..
Muhammet macera sever, disarida idi gözleri,
Bir gün Borçka’ya gitmisti, satmisti öküzleri.
Birde baktik çikageldi, birde kari almisti,
Bu evlilikten on sene çocugu olmamisti.
Bir gün kariyi bosadi, niyet etti yeniye,
Mademki bosayacakti, Borçka’dan aldi niye?
Yeni bastan evlenmisti, karanlikta seçmedik,
Ne dügün ne nikâhinda serbetini içmedik.
Dolmustu çoluk çocuga, çok kisa bir zamanda,
Kendisinde is kalmamis, yengemiz pek yamanda.
Ben kendisini görmedim, varmis uzun sakali,
Birçok çehreler degismis, ben oradan kalkali.
Yusuf’un masallahi var, o baska bir adamdir,
Muazzam öksürmesini duymadim çok zamandir.
Büyüyünce çekildiler ogullari dagildi,
Bu ayriligi galiba kendisi karar kildi.
Iki oglu, birde kizi, eski ailendendi,
Yeni aile bunlari istemiyormus dendi.
Iki kardes evlenince ayrilik olagandir,
Beseriyet kanununa, inanmali haktandir.
Döneyim yine yoklayim, kapisini hinzirin,
Gülmek birde saka etmek, isi gücü hinzirin.
Gün gelir evlenir diye, komsular bakti durdu,
Herkes on ikiden atti, o karavana vurdu.
Iki türlü günahi var, bir kendi, birde Idris’in,
Bekârliga son vermedi, ne ola ki bitirdin.
Yalniz kusur bekârlik mi? Bilsen daha nesi var?
Asagidan yan çalmali, birde kulübesi var.
Nerde ise yikilacak bu tarihi binasi,
Mürüvvet mahrum öldü, zavallinin anasi.
Kendisimi begenmedi, talibimi çikmadi?
Her ne ise yalnizliktan usanmadi, bikmadi.
Fazla alakadar etmez, bu kendi ahvalidir,
Bekârlik sultanlik amma, bizim Hizir validir.
Simdi geçelim beriye, var idi bir Genç aga,
Alti oglan birakmisti, bu ufacik ocaga.
Geç gelmisti, memleketten, iki oglu ordaydi,
Dört oglu ile bir kizi, kendiside buradaydi.
Çalismayi çok severdi, tütünün ustasiydi,
Rahmetlide çene çoktu, bagirma hastasiydi.
Büyükleri azarlarken, küçükleri severdi,
Her konusmakta mutlaka, birde (demek ki) derdi.
Pek ihtiyar degil idi, erken öldü rahmetli,
Bir gün rahat edemedi, ömrü geçti zahmetli.
Tütünler para ettikçe, düzelmisti maliye,
Tarla satin almak için, gitti Hafiz Ali’ye.
Evvela Tuttugu aldi, yetmedi kendisine,
Taksim etseydi çocuklari, yetmezdi yedisine.
Bir tarla daha vermisti, karsidan Hafiz Ali,
Senelerce borç altinda, perisan oldu hali.
Tapusunu vermiyordu, hayli borçlandirmisti,
Allah bilir Genç agayi, galiba kandirmisti?
Ortaklasa çalismaktan usanmisti nihayet,
Bir ev yaparim diyordu, arsa alsaydim sayet.
Emin agadan yer aldi, ev yapmis yerlesmisti,
Ya rabbi sana sükürler olsun, rahat ettim demisti.
Ibrahim ile Osman’a, bir gün bagiriyordu,
Tarlaya geç kaliyoruz, çabuk olun diyordu.
Osman’a bir bagirmisti, (ravm dgahar gabre kili)
O zavalli Osman ise bir kenara çekildi.
Ibrahim de bir kenarda, düsünür kara kara,
Bir daha bagirmisti, Alay bico ha hara.
En nihayet bu hanede, rahat etti sonunda,
Ne yazik ki bu rahati, çok sürmedi onunda.
Simdi ne oldu bu hane? Hepsi bir tarafta,
Dari dünya iste böyle, hepsi kaldi rafta.
Raif oglu Ahmet aga, otururdu ilerde,
Kirk sene evvel kalkti da, baskasi var bu yerde.
Onun rahatini bozan, zannederim Serverdi,
Kendi istemez ki amma, hak böyle evlat verdi.
O kalkinca yerlerini, aldilar kibaralar,
Kisa bir zaman içinde, el degisti oralar.
Beraberce çalistilar, kardesin bes tanesi,
Ayrilinca her birinin oldu birer hanesi.
Evvela Hüsnü ev yapti, sonra Sevki, Ömer’de,
Kardeslerden bir mahalle, kurmuslardi bu yerde.
Yusuf ile Murat’in da, asagidaydi evi,
Simdi komsu olmuslardi, bu kardesler bir nevi.
Içlerinden iki kardes, hemde hoca kiratta,
Müezzinlik Hüsnü’dedir, hocalikta Murat’ta.
Kardeslerin küçügüdür, çok severim Yusuf’u,
Emeline perde çekti, kara bulut küsufu.
Kulu oldugu Allah’tan o da bir sey isterdi,
Yusuf bir sey istemisti, o Yusuf’a ne verdi?
Gece gündüz ibadetle, durmadan geçse anin,
Hiçbir tedbirle bozulmaz yazisi yaratanin.
Her türlü gazep müstahak, biz gibi insanlara,
Yirminci asrin insani, vurmustur bastankara.
Kimi sonsuz nesedir, kiminin hali elim,
Karaga bizi bekliyor, durmayalim geçelim.
Güldibinin agasidir, çalismanin tembeli,
Bir gün sapan kuyruguna, kim söyler degdi eli.
Senelerce Lortlar gibi, sirt üstünde geçindi,
Anasi çifte giderken, bu tembellik niçindi?
Ilim satmaktan ziyade hocaligi paradir,
Maksadi hocaliksa da, çok pis bir zamparadir.
Bir geceydi, bizim evde, Demet’te meci vardi,
Gençler pencereye doldu, bir kismi evi sardi.
Evde ben yalnizdim, babam gitti kazaya,
Karaga abayi yakmis, sarisin abazaya.
Abaza bizim mutfakta, sedirde yatiyordu,
Bu hali gören hocanin yüregi atiyordu.
Bizim hoca âsik olmus, ortakçimiz yosmaya,
Pencereye çikmak için tas koymustu basmaya.
Tirmanarak pencereye, açmis küçük camini,
Bundan sonra seyretmeli, hocanin amacini.
Içeriye sarkmis idi, ayakkabilari yerde,
Simdi geri çikamiyor, basi da girmis derde.
Ansizin gelen halamin, duyunca feryadini,
Saskinliktan unutmustu, o sevdigi kadini.
Kendi kaçmis kurtulmustu, postallari kalmisti,
O kaçinca postallari, halam görmüs almisti.
Sabahleyin tetkik ettik, birde baktik hocanin,
O istedi biz vermedik faydasi yok ricanin.
Kaçarken yuvarlanmista, acitmis uylugunu,
Postallar ele vermisti, hocanin kuyrugunu.
Mükemmel hastaya okur, bulunamaz hatasi,
Okurken fikri bozulur, hinzir adi batasi.
Simdi beriye geçelim, beraberce Ahmet’e,
Geldik ugramamis olmaz, degmezse de zahmete.
O da babasiz büyüdü, çok mesakkat çekmisti,
Ne yazik ki sahadete ermedi, beklemisti.
Onu da ilk mürüvveti, birakmisti yari yolda,
Dayan kuvvet, kudret varsa, hem dizinde, hem kolda.
Ahmet’i bir gün sad eden çekti gitti habersiz,
Kahpe felekte Ahmet’e, kin baglamisti yersiz.
Yalniz kalinca içi, kim bilir nasil yandi?
Nasil tahammül etmisti, bilmem nasil dayandi?
Tanri bir yazi yazmakta, birde sabir vermekte,
Insanlarda elemini zamanla gidermekte.
Esleri ölenler bir gün, bakmissin evlenmisler,
Ecdat darbi meselidir, (vay ölene) demisler.
Geçecegim Muhammed’e, Allah rahmet eylesin,
Garip kalan anacigi, Muhammedsiz neylesin?
Kendi göçtü ne çare ki, kalanlari yarali,
Rahmetlinin gençligi de geçmisi de macerali.
Birde baktik kavga yapmis, gençlerle biç katikte,
Bir eli biçakta idi, bir eli de tetikte.
Sonra köyde ki kavgasi, olmustu iki misli,
Karaganin kapisinda, bir geceydi ki sisli.
Karsilikli kan akmisti, onlardan daha çoktu,
Üç bes yarali vardi da, yaralayanlar yoktu.
Harp meydanina dönmüstü, sanki bunlar düsmandi,
Is isten geçtikten sonra, her ikisi pismandi.
Bir gecede tavuk gibi, birbirini yoldular,
Sonra bunlar unutuldu, üstelik dost oldular.
Geçmis hadise üstüne zaman geçiyor perde,
Simdi bir genç digerini, beklemiyor siperde.
Medeniyet yavas yavas, isliyor kafamiza,
Cenabi hak ihsan etsin, daha makul hafiza.
Biraz daha ötemizde evi vardir Aziz’in,
Bir gün oradan geçtim de, düsündüm hazin, hazin.
Bu yeni evin sahibi, gayet mert bir erkekti,
Sonra kime küstü bilmem? Buralari terk etti.
Hendekte bir ev alinca, unuttu Güldibini,
Bende dâhil Güldibinin, düsürdüler dibini.
Yine tütün yapiyorsa, neden köyden çikmisti?
Herkes sanki bana bakip, Güldibinden bikmisti.
Geçsek Alisan ogluna, acep var mi kusuru?
Hacim köyden tarla almis, bilmem ne idi zoru?
Sene rahmetli gittikçe, köydeki yetiyordu,
Sap ata gidip gelmekte, artik biktim diyordu.
O rahmetli Ali amca çok severdi kizini,
Üç defa kari aldi da alamadi hizini.
Hayatta pek yalnizdi, tak demisti anina,
Bir rahat kahve içmedi, yapisip fincanina.
Ilimi bahisler üstünde severdi konusmayi,
Oturakli söz söylerdi, sevmezdi yarismayi.
Yillarca komsuluk ettim, fikrasini dinledim,
Gaybubetini duyunca, can evimden inledim.
Ismail çavusun sesi, çinlatirdi etrafi,
Bu da baska bir adamdi, dinlenirdi, hem lafi.
Kalemimle anlatamam, bu Alisan oglunu,
Harbolmustu vatan için, kaybetmisti kolunu.
O da rahmetli oldu da var Hüseyin Hasan’i,
Bunlarin da çalismakta, gevreyecek imani.
Hasan biraz merttir amma, Hüseyin pek nadandir,
Yaradilisi böyledir, ne ise hudadandir.
Hüseyin’in komsulugundan kirilmisti umutlar,
Bakarsin yer degistirir, çaktigimiz hudutlar.
Ihtiyar heyeti gelir, düzeltirler yerini,
Hayat birini çakarken, o da söker birini.
Yer davasindan dolayi, oldu birkaç kavgamiz,
Bu kavgadan kalbimizle, sizlardi kaburgamiz.
Ona da yar olmamisti, indi köyün dibine,
Zanneder baki kalacak, çakmislar Güldibine.
Muhammed orta hallidir, duyulmamistir sesi,
Pek cömerttir vermek ister, kendinin varsa nesi.
Kendisi hos sohbettir de, oglu daha sakindir,
Çok severim keratayi, pek de ana yakindir.
Mükemmel bir çiftçi olmus, askerde süvariydi,
Simdi tam bir adam olmus, o uslunun biriydi.
Sayisini yükselttikçe, Ahmet çocuklarinda,
Ahmet’teki meziyetler bulunmaz çoklarinda.
Biraz daha yürüyelim, geçelim kuru sirttan,
O sirtimi idi gençlerin, bogazlarini yirtan.
Her gece türkü söylerdik, söylerim yana yana,
Yabancilar pek sasardi, bu sirtta haylayana.
Bir taraftan türkü dedik, birde magara çektik,
Sirtta ot bitmez zira cenabet horon teptik.
Dedemizden miras kaldi, buda böyle gençlikti,
Yasimiz ilerleyince, zannettik delilikti.
Terk edelim kuru sirti, yetmez mi durdugumuz?
Hayattan bahsediyoruz, var mi uydurdugumuz?
Geldik Hikmet’le Rauf’a, görelim kardesleri,
Bu tahlilsiz kardeslerin, bir gün öldü esleri.
Hikmet’inde hayatini bir macera sarmisti,
Teyzesinin oglu Kuhe, Hikmet’i ayirmisti.
Güya iyilik yapacakti, vaat etti baldizini,
Bir gün çalmaya koyuldu, kanaranin hizini.
Hikmet’in aklinda yoktu, buna sebep Mehmet’ti.
Birçok para sarf edince, nasil canina yetti.
Sonra bunlar unutuldu, sagladilar barisi,
Hikmet’e pahali geldi, yakayi kurtarisi.
Bu komsumun ikinci bir huyu vardir, avcidir,
Zannedersin kendi aga, Rauf ta yillikçidir.
Hikmet’in sirtinda tüfek, köpegi üç ayakli,
Bu havai hallerine, Rauf ne dese hakli.
Konusan küçük kardesti, Rauf ’u kim dinlerdi,
Koku alan köpegi de mütemadi inlerdi.
Saçi basi agarinca uslanmistir umarim,
Sevdigim bu kardeslere, kirilmazdi damarim.
Cenabi hak bunlari da mesut etsin dünyada,
Bazi hususiyetleri vesile oldu ya da.
Çok muhterem komsularim neden size takildim?
Sizi dile getirmeye nedense karar kildim.
Sahislari ter edelim, bahsedelim umumdan,
Köyümün karni çekilmis, bacaklari da mumdan.
Sizi ondan seviyorum, kalanlari laf ola,
Sürçü lisan ettim ise istirhamim laf ola.
Birde baska tarafindan bahsedeyim buranin,
Mutlak cerahati vardir, dokunsam her yaranin.
Ormanla çevrili köyün muazzamdi kislari,
Ava gider ne güçlükle çikardik yokuslari.
Üç bes arkadas bir olur, maksadimiz sikârdi.
Bent deresine varmadan, avlanmak asikârdi.
Simdi odunu kalmamis, el girmeyen ormanin,
Çalilara kadar bitmis, yüzü olmus harmanin.
Bir zamanlar ormana, girmeye korkulurdu,
Her cins vahsi hayvan vardi, bogazlarda ulurdu.
Bir gün bizim ormanlari, satin aldi Palaza,
Kökünü kazimak için, vermisti birkaç laza.
Insafsizca dogradilar, köyünden kaçan Lazlar,
Palaza için bire on, katmislardi kurnazlar.
Dua yerinde kurdular, yedi sekiz iskele,
Canim ormani kestiler, biçtiler kelle kelle.
Üç kurusa tamah ettik, tasimistik traversi,
Ormanin asli gitti de, bize de kaldi tersi.
Bir daha dag satilirsa, sattirmayin önleyin,
Odun satin alirsiniz, yoksa beni dinleyin.
Her gün ikiser araba, köye odun gelirdi,
Köy durdu seyre bakti da, dag dag iken delirdi.
Odun için gitmek düstü, artik gebe meseye,
Mamafih müstahak olsun, bizler gibi esege.
Söze nihayet verelim saat pek ilerledi,
Gene yazacaktim amma uykum rahat vermedi.
Artik yatma zamanidir, sizde yatin düs görün,
Sizi fazla mesgul ettim, gelin beni hos görün.
Gözlerime uyku basti, bilmem ne dedigimi,
Tarif edemem ben size, ne kadar sevdigimi.
Ramazan basima vurmus, ben bu aksam aligim,
Ne zorum vardi da yazdim, tuttu hovardaligim.
Ramazanin sonundayiz, bayraminda basi,
Komsularim mesut olsun, daim kalsin yasinda.
Ben güya hep sizi yazdim, benim yok mu özürüm?
Sizde benim için yazin, ben bu iste mazurum.
Duam budur, komsularim, her muradina ersin,
Haktan neyi isterlerse, hak da onlara versin.
Köyümü anlatiyordum, biraktim yari yerde,
Sayet dogarsa imkânim, anlatirim ilerde.
Ben yazdim siz okudunuz, yeter bu kadar kelam…
Hepinize sevgilerim, hepinize de selam…..
1962 Senesinin Subat ayinin sekizinden, Mart ayinin sekizine kadar süren Mübarek Ramazanin vermis oldugu ilham ve rehavetle, o sevdigim köy ve köy halkini tasvire çalistim.
Bu naçiz satirlarim, belki birçogunu güldürüp, costuracak, beklide birçogunun nazarinda hayatlarini tenkit etme gibi karsilanacaktir. Evvela bunda bir süi niyetimin olmadigina hamlederek, hos karsilayacaklarini umarken, köyümün her ferdinin daha nice Ramazan ve Bayramlara ermelerini candan temenni ve niyaz eylerim…
10.03.1962 Cumartesi…